Miras Hukuku

REDDİ MİRAS(MİRASIN REDDİ) NASIL AÇILIR?

Reddi Miras Davası Nasıl Açılır merve Kolman

Mirasın reddi hususu TMK 605 ila 618 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bizim hukukumuzda mirasçılık sıfatının iki yolla kazanıldığından ZÜMRE SİSTEMİ NEDİR? KİMLER YASAL MİRASÇI OLABİLİR? ve devamı yazılarımızda bahsetmiştik. Bu yollardan biri kan bağına dahil olan zümre sistemine göre kanuni olarak mirasçılık sıfatını kazanma (yasal mirasçı), diğeri ise miras bırakanın ölüme bağlı tasarruf veya miras sözleşmesi ile mirasçı atamasıdır (iradi-atanmış mirasçı). Mirasçılık sıfatı hangi yol ile kazanılmış olursa olsun mirasçıların miras bırakanın ölümü halinde her türlü borç ve alacaklarıyla birlikte oluşan mirasın tamamının hak ve yükümlülüklerini reddetmesi mümkündür.

Miras hukukunda külli halefiyet ilkesi geçerlidir. Yani yasal ve atanmış mirasçılar miras bırakanın ölümüyle kendiliğinden mirasçılık sıfatını kazanırlar. Mirasçılık sıfatının kazanımının sonucu olarak miras bırakanın borçlarından yalnız tereke ile değil şahsi mal varlıklarıyla da sorumlu hale gelirler.

TMK Madde 599’ a göre “Mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar.

Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, miras bırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar.”

Ölüm ile ölenin mirası kendiliğinden derhal ve kanunen yasal ve atanmış mirasçılara geçer. Mirasın kazanımı için mirasçıların herhangi bir irade açıklamasında bulunması aranmaz. Miras bir bütün olarak mirasçılara geçer yani mirasbırakının alacak ve borçları da mirasçılara geçer. Mirasçılar mirasın borçlarından terekenin yanı sıra kişisel malvarlıkları ile de sorumlu hale gelirler. İşte kanun koyucu bu sorumluluğu istemeyen mirasçılar için mirasın reddi müessesini düzenlemiştir.

Bazen miras borca batık durumda olur. Böyle durumlarda mirasın hükmen reddi söz konusudur. Mirasçılar her zaman mirasın borca batık olduğunun tespiti ile mirasın hükmen reddini talep edebilirler. Bu mirasın hükmen reddidir.

Bir de mirasın gerçek reddi söz konusudur. Mirasın gerçek reddi için kanun koyucu mirasçılara üç aylık hak düşürücü süre tanımıştır.

Mirasın reddi ancak miras bırakının ölümü halinde söz konusu olur. Ve mirasın reddi hakkı sadece atanmış ve yasal mirasçılar yahut onların özel yetki ile yetki vermek suretiyle yetkilendirdiği vekilleri tarafından kullanılabilir.

MİRASIN GERÇEK REDDİ

Türk Medeni Kanun Md. 606’ da “Miras, üç ay içinde reddolunabilir.

Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar.” Denilmektedir.

Mirasın gerçek reddi için hak sahiplerinin süresi içerisinde yetkili makama beyanda bulunmuş olması aranmaktadır. Kanunda tanınan üç aylık süre hak düşürücü süredir. Sürenin başlangıcı miras bırakanın ölüm tarihini mirasçıların öğrendiği tarihtir. Başlangıç tarihi olarak miras bırakanın ölümünün baz alındığı durum mirasçıların bu sıfatlarını bildikleri varsayımı üzerine kuruludur. Mirasçıların mirasçı olduklarını bilmemeleri hallerinde ise sürenin ölenin mirasçısı olduklarını öğrendikleri tarihten itibaren başlatılabilmesi için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendiklerini ispat etmeleri aranmıştır.

Mirasçıların reddi beyanında bulunmaları için yetkili makam ölenin son yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesidir. Buradaki yetki kesin yetki kuralına tabi olup red iradesi mutlaka ölenin son yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesine yöneltilmelidir. Mirasçı davacı sıfatıyla Sulh hukuk mahkemesine mirasın gerçek reddi davası açılarak mirası red beyanının tescilini talep eder. Mahkemece incelemesi yapılacak hususlar süresi içerisinde red beyanında bulunulup bunulmadığı ve red beyanının kayıtsız şartsız olup olmadığıdır. Dava hasım gösterilmesi gerekmeyen bir dava türüdür. Dava açılırken mirası reddedilen ölünün bilgilerinin girilmesi gerekmektedir.

“Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler. Mirasın reddi, sulh hukuk mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır. Reddin kayıtsız şartsız olması gerekir. Mirasın reddi hususunda vekaletnamede yetki verilmiş olması yeterlidir. Vekaletnamede murisin açık kimlik bilgilerinin yer almaması sonuca etkili değildir.” (2.HD. 22.12.2005, 15212/18054).

Kanunen tanınan hak düşürücü süre içerisinde usulüne uygun yetkili makama yöneltilmiş bir red beyanının olmaması halinde miras kazanılmış olur. Bunun yanında red süresi bitmeden mirasçı olarak; miras kalan malları saklayan veya kendine mal eden, terekenin işlerine karışan ve terekenin olağan yönetimi dışında işler yapan mirasçı, mirası reddedemez. TMK Md. 615’e göre önemli sebeplerin varlığı halinde hakim, yasal ve atanmış mirasçılara tanınmış olan ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre tanıyabilir.

Mirasçıların, miras bırakanın ölümü ile hak kazandıkları emekli, dul, yetim aylığı, destekten yoksun kalma tazminatı, manevi tazminat gibi bir kısım kanundan doğan hakları, tereke dışında kalmaktadır. Bu tereke dışı haklardan istifade etmek mirası kabul anlamı taşımamaktadır.

“Borçluların murislerinden kendilerine bağlanan maaşı sahiplenmeleri TMK’nun 605. maddesi uyarınca murisin mirasını reddetmelerine engel teşkil etmez. Zira, murisin herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan almakta olduğu maaşı terekesine dahil değildir.” (12. HD. 26.12.2005, 23073/26042)

Yasal mirasçılardan birinin mirası reddetmesi halinde mirası reddedenin payı miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi, onun altsoyuna geçer.

“….Miras bırakan 13.07.2009 tarihinde bekar ve çocuksuz olarak ölmüş, yasal mirasçı olarak annesi, kardeşleri Yurdanur ve Aynur ile kendisinden evvel vefat eden kardeşi Naci’nin oğlu Okan kalmıştır. Yasal mirasçılarından kız kardeşleri Yurdanur ve Aynur, mirası kayıtsız şartsız reddetmişlerdir. Mirası reddedenlerin payı, miras açıldığı zaman sağ değillermiş gibi, kendi alt soylarına geçmiştir ( TMK.md.611 ). Ret sebebiyle miras açıldığı andan itibaren Yurdanur ve Aynur, yasal mirasçılık sıfatlarını yitirdiklerinden bunların eşleri hiçbir zaman mirasçı olamazlar. Yasal mirasçılık sıfatı bulunmayanların ise mirası ret hakkı yoktur. Bu bakımından, mahkemece verilen ret kararı, davalı Hasan ve Necabettin yönünden açıklanan sebeple sonucu itibarıyla usul ve yasaya uygun olup, adı geçen davacıların temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmemiştir.

Davacılardan Tevfik ve Bülent, mirası reddeden Yurdanur’un alt soyu, Onur Murat ve Eda ise mirası reddeden Aynur’un alt soyudur. Ret sonucunda miras daha önce mirasçı olmayanlara geçerse, bunlar için ret süresi, önceki mirasçılar tarafından mirasın reddedildiğini öğrendikleri tarihten işlemeye başlar ( TMK.md.608/3 ). O halde, öğrenme tarihine yönelik deliller toplanarak sonucuna göre reddin süresinde olup olmadığının tespiti gerekir. Bu husus gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir…” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2011/2321, K. 2012/8265, T. 3.4.2012)

TMK Md. 608’e göre mirasçılar, mirası reddederken, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler. Bu takdirde ret, sulh hâkimi tarafından daha sonra gelen mirasçılara bildirilir; bunlar bir ay içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar.

MİRASIN HÜKMEN REDDİ

Türk Medeni Kanun Md. 405 de mirasın hükmen reddi düzenlenmiştir. Şöyle ki;

“Yasak ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler. Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.”

Kanun lafzı itibariyle terekenin borca batık olduğunun açıkça ve resmen belli olduğu durumlarda mirasın reddedildiği yönünde aksi ispat edilebilir bir adi karine kabul etmiştir. Bu bir adi karine olduğundan mirasçılar bunun aksini mirası kabul ettiklerini gösteren açık yahut örtülü bir beyan/eylem ile ispat ederek mirası kazanımda bulunabilirler. Borca batık olduğu açıkça belli veya resmen tespit edilmiş miras iflas hükümlerine göre terekenin resmen tasfiyesinin sonuna kadar mirasçılar tarafından kazanılabilmektedir. Örneğin mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden ve terekenin olağan yönetimi dışında işler yapan mirasçı, örtülü olarak mirası kabul etmiş sayılır. Bunun sonucunda mirasçı, borca batık terekeden dolayı kişisel malvarlığı ile sınırsız olarak sorumlu tutulabilir. Ancak Mirasçıların, miras bırakanın ölümü ile hak kazandıkları emekli, dul, yetim aylığı, destekten yoksun kalma tazminatı, manevi tazminat gibi bir kısım kanundan doğan hakları, tereke dışında kalmaktadır. Bu tereke dışı haklardan istifade etmek mirası kabul anlamı taşımamaktadır.

“Borçluların murislerinden kendilerine bağlanan maaşı sahiplenmeleri TMK’nun 605. maddesi uyarınca murisin mirasını reddetmelerine engel teşkil etmez. Zira, murisin herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan almakta olduğu maaşı terekesine dahil değildir.” (12. HD. 26.12.2005, 23073/26042)

Mirasçılar tarafından açılmak istenen mirasın hükmen reddi davası herhangi bir süreye bağlanmamıştır. “…Mirasın hükmen reddi bir süreye tabi olmayıp, mirasçılar, alacaklılara karşı açacakları tespit davası ile terekenin borca batık olduğunun tespitini her zaman isteyebilecekleri gibi, mirasçılara karşı açılacak davada defi olarak da her zaman terekenin borca batık olduğu ileri sürülebilirler…” (21. Hukuk Dairesi E. 2016/9919, K. 2017/5923, T. 10.7.2017)

Mirasın hükmen reddinin koşulu, murisin ölümü tarihindeki borçlarının, alacakları ve tüm hakları da dahil olmak üzere malvarlığından fazla olmasıdır. Mirasın hükmen reddinden bahsedebilmek için aranan şart, mirasın borca batıklığı, murisin ölümü tarihinde söz konusu olmalıdır. Borca batıklığın resmen tespit edilmiş veya tespit edilebilir olması gerekmektedir. Murisin malvarlığının borçlarını karşılayamayacak durumda olduğu, mirasçıları tarafından biliniyor ise mirasçılar mirasın hükmen reddini talep edebilir.

Mirasın hükmen reddine ilişkin açılan davalarda Yargıtay kararlarına göre, terekenin açıkça borca batık olup olmadığının mahkeme tarafından özellikle değerlendirilmiş olması aranmaktadır.

“İcra takibi sonunda aciz vesikası düzenlenmesi halinde terekenin borca batık olduğu kabul edilir. Aksi halde terekenin borca batık olup olmadığı, murisin malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak, bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler, tapu müdürlüğü v.b. Kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile takibe konu borç miktarı göz önünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi gerekir.” (14. Hukuk Dairesi E. 2016/13823 K. 2017/7231 T. 4.10.2017)

ÖLMEDEN REDDİ MİRAS MÜMKÜN MÜDÜR?

Ölmeden reddi miras yapmak mümkün değildir. Eğer bu yönde bir iradeniz var ise, size miras bırakacak olan kişi ile, onun sağlığında yani henüz ölmeden, mirastan feragat sözleşmesi düzenleyebilirsiniz.

REDDİ MİRAS HALİNDE SGK’DAN BAĞLANAN AYLIKLAR KESİLİR Mİ?

Reddi miras yapan kişi eğer miras bırakandan kendisine dul veya yetim aylığı kalıyor ise bunu alabilir. Çünkü mirasçıların hak kazandığı dul veya yetim aylıkları, mirastan farklı hukuki gerekçelere bağlanmıştır.

Dul ve yetim aylıkları miras bırakanın yıllar boyu devlete yatırdığı primler neticesinde altsoyu ve eşinin üzerinde doğan birtakım haklardır. Bu nedenle mirası reddetmek bu maaşları almalarına engel teşkil etmez.

Aynı durum destekten yoksun kalma tazminatı için de geçerlidir. Mirası reddeden mirasçılar, eğer koşulları var ise, murisin ölümü ile haklarına doğan destekten yoksun kalma tazminatını talep edebilirler.

“Borçluların murislerinden kendilerine bağlanan maaşı sahiplenmeleri TMK’nun 605. maddesi uyarınca murisin mirasını reddetmelerine engel teşkil etmez. Zira, murisin herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan almakta olduğu maaşı terekesine dahil değildir.” (12. HD. 26.12.2005, 23073/26042)

MİRASIN REDDİ DAVASI AÇMAK İÇİN AVUKAT TUTMAK ZORUNDA MIYIM?

Mirasın reddi davasının avukatsız açılmasında bir engel yoktur. Ancak yazımızda da bu konuda uyarılarda bulunduğumuz üzere, dava ve başvuru sürecinin zor ve hukuki bilgi ve tecrübe gerektirdiğinin altını çizmek isteriz. Mirası reddetmek isteyenlerin, bu aşamaları tek başına yapmaya çalışmak yerine, avukat hizmeti almaları, davanın hayal edildiği gibi, sorunsuz, adil ve hızlı neticelenmesi için muhakkaktır. Aksi takdirde, sonradan telafisi çok güç hatta imkânsız zararların ortaya çıkması muhtemeldir.

author-avatar

Merve Topbaşoğlu Kolman Hakkında

İzmir Avukat – Arabulucu Avukat Merve Topbaşoğlu Kolman 1991 yılı Manisa doğumludur, 2009 yılında derece ile yerleştiği Yaşar üniversitesi hukuk fakültesinden 2014 yılında 3.lük ile mezun olmuştur.Burslu devam etmeye hak kazandığı Yaşar üniversitesi özel hukuk tezli yüksek lisans eğitim programından oybirliği ile kabul gören aile hukukunda ‘katkı payı alacağı ve değer artış payı alacağı’ konulu tez çalışması ile 2016 yılında mezun olmuştur.2016 yılında İzmir’de kurmuş olduğu hukuk bürosu ile arabuluculuk & avukatlık ve danışmanlık hizmeti vermektedir. Bu hizmetlerin yanı sıra alternatif uyuşmazlık çözüm yollarında da mesleki yeterlilik ve tecrübe ile hizmet vermektedir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir