Kıymet Takdiri Nasıl Yapılır? İtiraz Dilekçe Örneği

Kıymet Takdiri Nasıl Yapılır?

Kıymet takdiri kavramı İcra İflas hukukumuz bakımından önem taşıyan bir husustur. Lakin İcra İflas Kanunu’nda kıymet takdirine ilişkin bir tanımlama yer almamaktadır. Yargı kararlarını incelediğimizde de böyle bir tanımlamanın olmadığını görürüz. Esasında, öğretide kıymet takdiri, icra hukuku bakımından ‘hacze konu olan taşınır ve taşınmaz eşyanın haciz miktarı veya satışa esas tutarının belirlenmesi amacıyla yetkili kişiler tarafından yapılan icra takip işlemi niteliğindeki değer belirleme faaliyeti’ olarak tanımlanmaktadır. Bu açıdan kıymet takdiri kavramının icra iflas hukukuna ait bir kavram olup, tanımlamasının öğreti tarafından yapıldığı açıktır.

Kıymet takdiri, malın piyasadaki ortalama değerine odaklı olarak aşağı yukarı belirlenmektedir.

İcra ve İflâs Kanunu’nda icra takipleri bakımından iki farklı aşamada kıymet takdiri yapılması öngörülmüştür. Bunlardan ilki, haciz aşamasında yapılan kıymet takdiridir. Kıymet takdirinin yapılması ikinci olarak satış aşamasında söz konusu olmaktadır. Bu aşamada kıymet takdiri yapılmasının asıl işlevi satışın en az hangi bedel ile yapılacağının saptanmasıdır.

Kıymet Takdiri Nasıl Yapılır?

Kıymet takdirinin nasıl yapılacağı ilgili malın taşınır mı taşınmaz mı olduğuna göre farklılık arz edecektir. Zira taşınır bir malın kıymet takdiri şu şekilde gerçekleştirilir; öncelikle taşınır bir malın haczi için mahallinde tutanak tutulur.

Söz konusu tutanakta;

  • Alacaklı ve borçlunun isim ve unvanları,
  • Alacağın miktarı,
  • Haciz işleminin hangi gün ve saatte yapıldığı,
  • Haczedilen mallar ve takdir edilen kıymetleri,
  • Varsa üçüncü şahısların iddiaları yazılır ve haczi gerçekleştiren memur tarafından imzalanır.

Burada taşınır bir malın haczi söz konusu olduğundan İcra ve İflas Kanunu’nun 87. Maddesi gereği kıymet takdirini haciz memuru tayin edebilecektir. Gerekli gördüğü takdirde de bilirkişi vasıtasıyla bu işlemi gerçekleştirebilecektir. Tutanağın mahallinde düzenlenmesi ile icra memuru haciz yapılan yerdeki taşınırları görüp inceler. Kıymetinin belirlenmesi için uzmanlık gerektirmeyen bir taşınırın haczedilmesi halinde icra memuru haczettiği malın kıymetini belirler. Bunu tutanağa yazar. Bu şekilde haczedilen taşınır malın değeri tespit edilmiş olur. Herhangi bir sicile kaydı bulunmayan ancak değer tespitinin bir bilirkişi yardımı ile tespit edilebileceği taşınır hacizleri de kıymeti daha sonra tamamlattırılmak üzere haciz ve muhafaza işlemine devam olunabilir.

Örneğin haczi yapılacak eşyanın masa, sandalye gibi değer tespitinin kolay ve anlaşılır şekilde yapılması mümkün olanları için haciz memuru kıymet takdirini kendisi gerçekleştirebilecektir. Lakin fabrikalarda gerçekleştirilen hacizlerde üretim eşyalarının haczi durumunda yapılan kıymet takdirinin bir uzmanlık gerektirmesiyle birlikte, bu tür eşyaların kıymet takdirlerinin uzman bir bilirkişi tarafında tespit edilmesi gerekecektir.

Haczi talep edilen malın bir taşınmaz olması durumuna ise şu şekilde bir yol izlenecektir; icra dairesi 91 inci madde gereğince haczi ait olduğu daireye tebliğ eder ve mahallinde tutulacak tutanakta taşınmazın türü ve mahiyeti ve sınırları ve lüzumlu vasıfları belirtilir.

İ.İ.K 91/1 Md. Taşınmazın haczi ile tasarruf hakkı Medeni Kanun’un 920 ‘nci maddesi anlamında tahdide uğrar. Sicile kaydedilmek üzere haciz keyfiyeti, ne miktar meblağ için yapıldığı ve alacaklının adı ile tebliğe yarar adresi icra dairesi tarafından tapu siciline bildirilir. Adresi değişen alacaklı masrafını vermek sureti ile yeni adresinin tapuya bildirilmesini icra dairesinden istemeye mecburdur.

7343 Sayılı İcra ve İflas Kanununda yapılan değişiklik ile herhangi bir takdir hakkı olmaksızın sicile kayıtlı bulunan bir mal, ister taşınır ister taşınmaz olsun kıymetinin belirleyebilme yetkisi bilirkişilere bırakılmıştır. İlgili kanun hükmünden anlaşıldığı üzere tapu siciline kayıtlı taşınmazlar için yapılacak kıymet takdirlerinin alanında uzman bilirkişiler tarafından gerçekleştirilmesi zorunludur.

Kıymet Takdirini Kimler Yapabilir?

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 87. maddesinde haciz aşamasında gerçekleştirilen kıymet takdirinin kimlerin tarafından gerçekleştirileceği şu şekilde belirtilmiştir, Haczi yapan memur, sicile kayıtlı mallar hariç olmak üzere haczettiği malın kıymetini takdir eder. İcabında bilirkişiye müracaat edebilir. Sicile kayıtlı malın kıymet takdirinin bilirkişilik bölge kurulu listesinde kayıtlı ve bu konuda Adalet Bakanlığınca izin verilen bilirkişilere, bunların bulunmaması hâlinde listede kayıtlı diğer bilirkişilere yaptırılması zorunludur.

Hükümden de açık bir şekilde anlaşıldığı üzere haczi yapan memurların sicile kayıtlı olmayan mallar bakımından kıymet takdiri yapma yetkileri bulunmaktadır. Sicile kayıtlı mallar bakımından da, örneğin taşınmazların kayıtlı oldukları tapu sicili ve gemilerin kayıtlı oldukları gemi sicili, bunların kıymet takdirlerini bilirkişilik bölge kurulu listesinde kayıtlı ve bu konuda Adalet Bakanlığınca izin verilen bilirkişilerce, bunların bulunmaması halinde listede kayıtlı diğer bilirkişilere yaptırılması zorunludur.

Kıymet Takdirine İtiraz

İcra ve İflas Kanunu’nun 128/a maddesinde kıymet takdirine ilişkin şikâyet usulü hüküm altına alınmıştır. Buna göre, Kıymet takdirinin tebliğ edildiği ilgililer, raporun tebliğinden itibaren yedi gün içinde raporu düzenleten icra dairesinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesinde şikâyette bulunabilirler. Şikâyet tarihinden itibaren yedi gün içinde gerekli masraf ve ücretin mahkeme veznesine yatırılması hâlinde yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılabilir. Aksi hâlde başka bir işleme gerek olmaksızın şikâyet kesin olarak reddedilir.

Bu durumda icra mahkemesince yapılacak iş; icra müdürü tarafından belirlenen değerin malın gerçek değerini yansıtıp yansıtmadığının tespitidir. Bir başka ifadeyle memur işleminin doğru olup olmadığını denetlemektir. İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 128/a maddesinde düzenlenmiş olan kıymet takdirine itiraz, icra müdürlüğünce satışa konu malın bilirkişi marifetiyle yaptırılan değer tespitinin yerinde olmadığına yönelik bir şikâyettir. Kıymet takdirine itiraz üzerine ilgili icra mahkemesinin verdiği karar kesindir.

Kıymet takdirine itiraz üzerine, mahkemece verilecek kararlar kesin olmakla beraber, süresinde şikâyet hakkının kullanıldığı hallerde, icra mahkemesi kararının, ihalenin feshinin istenmesi sırasında incelenmesi mümkündür. Ancak, kıymet takdirine süresinde itiraz etmeyerek yasanın öngördüğü bu olanağı kullanmayanlar, kıymet takdirine ilişkin hususları ihalenin feshi sebebi olarak ileri süremezler. Öte yandan kıymet takdirine itiraz edilmesine rağmen satışın yapılmış olması, mahkemece satışın durdurulmasına karar verilmediği sürece tek başına ihalenin feshi nedeni olamaz. Böyle bir durumda, kıymet takdirine itiraza ilişkin olarak ileri sürülen hususlar icra mahkemesince değerlendirilip, satışa konu taşınmazın, satışa esas alınan muhammen bedelinin doğru olup olmadığı denetlenerek, bedelinin gerçek değerin altında olup olmadığının tespiti yoluna gidilmelidir.

Satışa esas alınan muhammen bedelin, gerçek değeri yansıttığının tespiti halinde ise ihalenin feshi istemi reddedilmelidir. İcra hukuk mahkemesine herhangi bir başvuru yapmaksızın ilgililer tarafından sadece icra dairesine yapılan itirazlar herhangi bir hüküm ve sonuç doğurmaz. Zira kanunda da açık bir şekilde söz konusu itirazın icra mahkemesine yapılması gerektiği belirtilmiştir. Kıymet takdirine itiraz hâlinde malın değerinin tespiti hâkimin sahip olmadığı özel ve teknik bir bilgiyi gerektirir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 266 ve devamı maddeleri gereğince bilirkişinin oy ve görüşünün alınması gerekir.

Hukuki çare olarak şikâyet yolunda süresinde başvurulmaması veya icra mahkemesinin şikâyet başvurusunu reddetmesi üzerine satış aşamasında kıymet takdiri kesinleşmiş olacaktır. Benzer şekilde, icra mahkemesine kıymet takdirine ilişkin şikâyet başvurusu yapıldığı ve bunun neticesinde satışa çıkacak taşınmazın kıymetinin farklı takdir edilmesi suretiyle de kıymet takdirinin kesinleşmesi söz konusu olabilecektir. Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri istenemez. Ancak, doğal afetler ve imar durumundaki çok önemli değişiklikler meydana getiren benzer hallerde yeniden kıymet takdiri istenebilir. Yargıtay, kıymet takdirinin kesinleşmesi bakımından iki yıllık sürenin başlangıç tarihinin kıymet takdirinin fiilen gerçekleştiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı kanaatindedir.

Kıymet takdirine ilişkin şikâyet yetkisiz icra mahkemesine yapılırsa, icra mahkemesi evrak üzerinde inceleme yapar. Başvuru tarihinden itibaren en geç on gün içinde yetkisizlik kararı verir. Masrafını gider avansından karşılamak suretiyle dosyayı resen yetkili icra mahkemesine gönderir.

Kıymet Takdiri Sürecinde Zamanaşımı Var Mıdır?

İcra ve İflas Kanunu’nun 128/a-2. maddesinde; “Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri istenemez” hükmüne yer verilmiştir. Öğretide söz konusu sürenin başlangıcının tespitinde görüş ayrılıkları ortaya konmuş, lakin biz burada Hukuk Genel Kurulu’nun bu yönde vermiş olduğu kararın isabetli olduğu kanısındayız. Hukuk Genel Kurulu’nun 26.02.1992 tarih ve 1992/4-70 E.- 1992/130 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere, İcra ve İflas Kanunu’nun 128. maddesinde öngörülen iki yıllık sürenin başlangıcı, sonradan kesinleşmesi koşulu ile kıymet takdirinin fiilen yapıldığı keşif tarihidir. Bu açıdan haciz memuru ya da uzman bilirkişinin fiilen kıymet takdirini gerçekleştirdiği tarih, iki yıllık sürenin başlangıcı olarak esas alınacaktır.

Kıymet Takdirine İtiraz Dilekçe Örneği

İCRA MAHKEMESİ’NE

DAVACI:

VEKİLİ:

DAVALI:

VEKİLİ:

DAVA KONUSU: Kıymet takdirine itiraz.

OLAYLAR: 1- Davalı, müvekkilimin kendisine olan borcundan dolayı ……. …. İcra Müdürlüğü tarafından …… Tapu Müdürlüğü’nde kayıtlı taşınmazını haczettirmiştir. Müvekkilimin taşınmazına ……….. değer biçilmiştir.

2- Oysa müvekkilimin taşınmazına o mevkideki emsal taşınmazların değeriyle karşılaştırıldığında biçilen değerin çok düşük olduğu ortadadır. Kıymet takdiri raporunu yeni öğrenmiş bulun-maktayız. İş bu nedenle hakimliğinize başvurma zorunluluğu doğmuştur.

Hukuki Sebepler:

Deliller: Bilirkişi, keşif ….. … İcra Müd. ……. s. takip dosyası ve her tür delil.

Sonuç ve İstem: Gerekli incelemeler yapılarak, icra müdürlüğünün kıymet takdirine ilişkin işleminin bozularak yeniden kıymet tespitinin yaptırılmasına karar verilmesini dilerim.

Arz ederim. Saygılarımla,

Davacı Vekili:

  1. Vekil:

(İMZA)

İlgili Yargıtay Kararları

İİK’nın 128/a maddesinin 2. fıkrası “…Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri istenemez. Ancak, doğal afetler ve imar durumundaki çok önemli değişiklikler meydana getiren benzer hallerde yeniden kıymet takdiri istenebilir…” şeklinde düzenlenmiştir. 16. İİK’nın 128/a maddesinin 2. fıkrasında öngörülen 2 yıllık sürenin başlangıcı bilahare kesinleşmesi kaydıyla kıymet takdirinin yapıldığı tarihtir.

Kıymet takdiri, icra dairesince fiilen yapılan keşif tarihine göre belirlenir. Satışın kıymet takdirinin esas alındığı tarihten 2 yıl sonra yapılması başlı başına ihalenin feshi sebebidir. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece resen nazara alınmalıdır. Nitekim bu hususlar Hukuk Genel Kurulunun 26.02.1992 tarihli ve 1992/4-70 E., 1992/130 K. ile 20.01.2016 tarihli ve 2015/12-3325 E., 2016/25 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir. İcra dairesince yapılan kıymet takdiri; kendilerine kıymet takdir raporu tebliğ edilen ilgililer tarafından itiraz edilmemesi veya yedi gün içinde icra mahkemesine başvurarak kıymet takdirine itiraz etmeleri üzerine mahkemece verilecek karar ile kesinleşir.

İİK’nın 128/a maddesinde düzenlenmiş olan kıymet takdirine itiraz, icra müdürlüğünce satışa konu malın bilirkişi marifetiyle yaptırılan değer tespitinin yerinde olmadığına yönelik bir şikâyettir. Kıymet takdirinin tebliğ edildiği ilgililer, raporun tebliğinden itibaren yedi gün içinde müdürlükçe yaptırılan değer tespitinin yerinde olmadığı, malın belirlenen değerinin gerçek kıymetini yansıtmadığı iddiasıyla raporu düzenleten icra dairesinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesinde şikâyette bulunabilirler. Bu durumda icra mahkemesince yapılacak iş; icra müdürü tarafından belirlenen değerin malın gerçek değerini yansıtıp yansıtmadığı, bir başka ifadeyle memur işleminin doğru olup olmadığını denetlemektir.

Dolayısıyla mahkeme, oluşturduğu bilirkişi kurulu ile icra müdürünün kıymet takdiri yaptırdığı tarih itibariyle taşınmazın değerini belirleyerek memur işlemini denetler. Bu hususlar Hukuk Genel Kurulunun 16.06.2020 tarihli ve 2017/12-742 E., 2020/406 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır. Diğer taraftan şikâyet, icra takibinin taraflarına veya hukuki yararı bulunan diğer kişilere tanınmış ve bu yolla icra ve iflas dairelerinin (veya diğer icra organlarının) kanuna veya olaya uygun olmayan işlemlerinin iptalini veya düzeltilmesini ya da yapmadıkları veya geciktirdikleri işlemlerin yapılmasını sağlayan hukuki bir çaredir (Pekcanıtez, H./ Atalay, O./ Özkan, M.S./Özekes, M.:İcra ve İflas Hukuku, 11. Bası, Ankara 2013, s. 125 vd.). Şikâyet konusunu idari işlemler oluşturduğundan, şikâyet medeni usul hukuku anlamında bir dava değildir. Şikâyette kişiler arasında uyuşmazlık yoktur.

Şikâyet ile icra ve iflas memurlarının işlemlerinin kanuna veya olaya aykırılığı ileri sürülür. Şikâyetin kabulü hâlinde İİK’nın 17. maddesi uyarınca icra mahkemesi, icra müdürünün yerine geçerek müdürün yapması gereken işlemi kendisi tesis edemez. Bir başka ifadeyle, icra mahkemesi icra müdürünün vermediği kararı kendisi onun yerine veremez. Bu bağlamda kıymet takdirine itirazda, icra dairesi tarafından belirlenen değerin malın gerçek değerini yansıtıp yansıtmadığı, dolayısıyla memur işleminin doğru olup olmadığı denetlendiğinden icra mahkemesince yapılan keşif tarihinin veya icra mahkemesinin karar tarihinin İİK’nın 128/a-2 maddesinde düzenlenen 2 yıllık sürenin başlangıç tarihi olarak kabulü mümkün değildir.

Anılan maddede belirtilen “Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı” ifadesi, kıymet takdirine itiraz üzerine icra mahkemesince yapılan keşif tarihi veya keşif sonrası verilen bilirkişi raporu tarihi olarak yorumlanamaz. İcra dairesinin mahcuz taşınmazın bilirkişi marifetiyle takdir ettirdiği değerin, kıymet takdirine itiraz üzerine icra mahkemesince yaptırılacak keşif ve sonrasında alınan bilirkişi raporuna göre düşük olduğu tespit edilir ise mahkemece kıymet takdirine itiraz kabul edilerek taşınmazın değeri hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre tespit edilir.

Yukarıda açıklandığı üzere icra mahkemesince icra müdürünün kıymet takdiri yaptırdığı tarih itibariyle taşınmazın değeri belirlenerek memur işlemi denetlendiğinden, taşınmazın değeri hükme esas alınan kıymet takdir raporu tarihine göre değil, icra dairesince yaptırılan kıymet takdir tarihine göre belirlenmiş olur. Bu nedenle İİK’nın 128/a-2 maddesinde öngörülen 2 yıllık süre de icra dairesince yaptırılan kıymet takdir tarihinden itibaren başlar. Aksinin kabulü, mahcuz taşınmazın değeri zaman içinde değişebileceğinden icra dairesince takdir edilen değerin, takdir edildiği tarih itibariyle gerçeğe uygun olup olmadığının denetlenmesini imkânsız kılar. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2017/2258 E., 2021/94 K.)

İİK’nun 18/3. maddesi; “Aksine hüküm bulunmayan hallerde icra mahkemesi, şikayet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder; duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir” hükmünü içermektedir. Borçlunun kıymet takdirine itiraz başvurusu İİK.nun 16. maddesi kapsamında şikayet niteliğinde olup, şikayetçi borçlunun geçerli bir mazeret bildirmemiş ve duruşmaya gelmemiş olması, HMK’nun 150/1. maddesine göre dosyanın işlemden kaldırılmasını ve sonuçta 150/4. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini gerektirmez.

Öte yandan İİK.’nun 128/a maddesinde; “Kıymet takdirinin tebliğ edildiği ilgililer, raporun tebliğinden itibaren 7 gün içinde raporu düzenleten icra dairesinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesinde şikayette bulunabilirler….” hükmü yer almaktadır. Aynı maddenin son fıkrasına göre, kıymet takdirine karşı yapılan şikâyet hakkındaki icra mahkemesi kararı kesin olup temyiz edilemez. Kıymet takdirine itiraz üzerine mahkemece verilecek kararlar kesin olmakla beraber, süresinde şikayet hakkının kullanıldığı hallerde, icra mahkemesi kararının, ihalenin feshinin istenmesi sırasında incelenmesi mümkündür (HGK’nun 17.03.1999 tarih – 1999/12-161 E.- 148 K. sayılı kararı).

Mahkeme, bu halde ihale konusu taşınmazın kıymetini yaptıracağı keşif ve bilirkişi incelemesi ile tespit ettirdikten sonra oluşacak sonuca göre bir karar verir. Ancak, kıymet takdirine süresinde itiraz etmeyerek yasanın öngördüğü bu olanağı kullanmayanlar, kıymet takdirine ilişkin hususları ihalenin feshi sebebi olarak ileri süremezler. Somut olayda, borçlu tarafından, icra müdürlüğünce yaptırılan kıymet takdirine, taşınmazın değerinin eksik tespit edildiği gerekçesi ile süresinde itiraz edilmiş ve mahkemece belirlenen keşif gideri verilen kesin süre içerisinde usulüne uygun yatırılmış ancak; taraflarca müracaat edilmemesi nedeniyle keşif yapılmamış ve borçlu-şikayetçinin duruşmaya katılmaması üzerine dosya önce işlemden kaldırılmış bilahare açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Borçlunun bu karara karşı istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince kesinlik nedeniyle reddedilmiştir. Borçlu icra müdürlüğüne sunduğu 29/03/2018 tarihli dilekçe ile kıymet takdirinin usulsüzlüğü nedeniyle ihalenin ertelenmesini talep etmiştir. Her ne kadar kesinleşen kıymet takdirinden sonra icra müdürlüğüne yapılan başvuru sonuç doğurmaz ise de kıymet takdirinin usulünce kesinleşmediği ve borçlunun ihalenin feshine ilişkin başvurusunda icra müdürlüğüne yaptığı bu başvuruya da değinerek taşınmazın değerinin usulünce belirlenmediğinden ihalenin feshini talep ettiği, dolayısıyla Bölge Adliye Mahkemesinin “borçlunun ihalenin feshi talepli” şikayet dilekçesinde kıymet takdirine itiraz kararının usulsüzlüğünü ileri sürmediğinden kıymet takdirinin kesinleştiği ve şikayet dilekçesinde kıymet takdirine itiraz davasının usul ve yasaya aykırılığını ileri sürmediğinden ihalenin feshinde değer tespiti yapılamayacağı yönündeki gerekçesi yerinde değildir.

Kaldı ki borçlunun kıymet takdirine itiraz kararına karşı süresinde istinaf başvurusunu, usulsüzlük iddiasının en açık göstergesi kabul etmek gerekir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince, taşınmazın vasfı da gözetilerek oluşturulan bilirkişi heyeti marifetiyle mahallinde keşif yapılarak, taşınmazın değerine yönelik itirazlar denetlenerek, satışa esas alınan kıymet takdirinin yapıldığı tarih itibariyle tespit edilen değerinin, ihalede esas alınan muhammen bedelin üzerinde olması nedeniyle ihalenin feshine karar verilmesi isabetli olup, Bölge adliye Mahkemesince eksik incelemeyle mahkeme kararının kaldırılarak, şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.(Yargıtay 12. H.D., 2021/11703 E. , 2022/400 K.)

Detaylı bilgi almak ve bizlere ulaşmak için buraya tıklayınız.